Sandalet, insanlık tarihinin bilinen en eski ayakkabısı… İlk üretiminin üstünden binlerce yıl geçti ama sandaletin ayaklardaki hakimiyeti hala sürüyor. Eskiden saygınlık sembolü olan sandaletler, günümüzde de zevk, statü, hayat tarzını ortaya koyan bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
İnsanın atası Neanderthal adamının, zor iklim koşullarından korunmak için yapabileceği fazla bir şey yoktu. İlkel insan, kıllı vücudu, uzun kolları, kalın nasırlı tabanlarıyla günümüz insanından daha donanımlıysa da, oldukça çaresizdi doğa koşulları karşısında. Evrimini tamamlayıp, yerleşik hayata geçtiğinde, doğaya karşı sürdürdüğü zor hayatını rahatlatacak çözümleri de daha hızlı üretmeye başladı. Ayağını sert dikenlerden, keskin taşlardan korumayı ilk ne zaman düşündü tam olarak bilinmez ama yaptığı ilk ayak koruyucusu için kalın ağaç kabukları, sert yapraklar kullanmıştı.
Günümüzde ayakkabı kullanmayan toplum neredeyse kalmadı… Ayakkabı, gelişmiş toplumlarda sağlık ve sosyal uyum açısından etek, pantolon kadar gerekli bir nesne. Enerjisini toprağa boşaltmak isteyen bir Zen Budist değilseniz, neden ayakkabı kullanmadığınızı kolay kolay kimseye açıklayamazsınız. Oysa geçmişte ayakkabı giymek bir ayrıcalıktı. Pratikte ayakları korumaya yarasa da bir statü simgesi idi.
Ayakkabıların renkleri ve görünümleriyle bu nesneleri kullanan kişilerin gücünü simgelemesi kuralı günümüzde de geçerli. Aldığınız ayakkabı sizi bir klübün ya da sınıfın, düşüncenin üyesi yapabilir. Ünlü bir markanın ürettiği ve pahalı bir sandalet sizi Kleopatra’nın, Nefertiti’nin seçkincilik anlayışına; basit, deri bir sandalet hippi’ler alemine götürebilir.
Sandaletlerin Atası
Bugün kullandıklarımıza yakın görünen sandalet modellerin in ilk olarak Asya ve Mısır’da ortaya çıktığı ve dünyaya bu uygarlıklardan yayıldığı tahmin ediliyor. Mısır, Sümer, Pers kabartmalarında ve resimlerinde görülen düz tabanlı, çapraz bantlı sandaletler papirüs yapraklarının ayak altına bağlanmasıyla, daha ilerki tarihlerde ise deri ve kösele kullanılarak üretilmiş.
Bilinen ilk sandalet örneği İ.Ö. 2000 yıllarında papirüs saplarından örülmüş bir sandalet. İnsanlık tarihi boyunca üretilenlerin hepsi sandalet formunda değil elbette; Tarihin ilerleyen dönemlerinde iklim farklılıklarının yarattığı başka örnekler de var. Örneğin Mezopotamya’da, Kassit döneminde (İ.Ö.1600-1200) İran sınırında yaşayan ve o yıllarda Babil’de egemen olan dağlıların ise ayakkabı kullanmaya başladıkları biliniyor. Ayakkabı dediysek, bu ayakkabının makosene benzer, ham deriden yapılmış ve bağcıklarla tutturulup, basitçe ayağa dolanan bir deriymiş.
Hititliler’in Anadolu’da bugün bile zaman zaman örneklerine rastladığımız bağcıklı çarıkları kullandığı, binici halkların örneğin Asurluların çizme giydiği de bu bilgiler arasında. Hatta “çarık” sözcüğünün Hitit dilinden bir kalıt olduğu tahmin ediliyor.
Farklı uygarlıklar, akla ilk gelen bu formları, ilkel ayakkabı tasarımlarını kendine özgü unsurlarla besleyerek farklı modeller yaratmış; Anadolu ve Mezopotamya’daki uygarlıklar kendilerine özgü sandalet ve bugünkü çarığa yakın biçimler üretmişler.
Sandaleti Kimler Kullanır?
Eski Mısır’da üretilen ilk sandaletlerin, sadece seçkinler ve önemli kişiler tarafından kullanıldığı biliniyor. Rahipler ve üst düzey yöneticiler. Bu önemli kişilerin arasında, Kleopatra ve Nefertiti gibi Mısır’ın sembolü haline gelmiş iki önemli kraliçe de var. İyi ki de kullanmışlar, çünkü sandalet erkeklerin tekelinde kalsaydı, onlar sadece fonksiyonlarıyla ilgileneceklerdi belki de. Zevklerine göre sandaletlerin üzerine boncuklar, metaller eklemeyi akıl edenler kadınlar.
Sandaletlere neşe katanların başında ismini saydığımız, Nefertiti ve Kleopatra’yı ilk sandalet tasarımcıları saymazsak büyük haksızlık etmiş oluruz aslında. Halkın çıplak ayakla gezdiği Mısır’da, bitki liflerinden, yapraktan yapılma sandaletlerini boncuklarla süsleyerek kendi statülerini daha belirgin kılmaya çalışmışlar. Sandalet üzerine metal aksesuvarları ilk kullananlar da onlar. Onların sıradandan ayrılma tutkusu, ayakkabı ile hayal gücünü biraraya getiren bir çıkış noktası. Kadınların, sandaletlerini güzelliklerinin ve statülerinin tamamlayıcısı olarak görmeleri, işlevin yanısıra modelin de çeşitlenmesini sağlayan bir etken olarak süregelmiş.
Ayaktaki Semboller
Sandaletlerin statüyü belirten semboller olarak kullanılması Romalıların dahiyane fikri ve sadece seçkinleri ayırmak için değil, meslekleri tanımak için de kullanıyorlar. Herkesin rastgele her renk ve her biçimden ayakkabı kullanması kesin kurallarla engellenmiş. Bir mahkeme üyesiyle bir tüccarın aynı ayakkabıyı giymesi mümkün değil. Yeni gelinlerin beyaz ayakkabı giyme alışkanlığının da Eski Yunan ve Roma adetlerine dayandığı sanılıyor. Ayakkabılar, sandaletler, kullanan kişinin işine göre, kürklü, sivri, köşeli, yuvarlak burunlu olabiliyor. Roma’da senatör ve patricia’ların kullandıkları kalkık burunlu ayakkabıları başka iş yapan birinin kullanması sahtekarlıktan sayılıyor.
İşin ilginç yanı, Romalılar sandaletlerini dışarıda değil, kapalı alanlarda kullanmaktaydılar, bir çeşit kimlik kartı gibi. Sandalet mesleki pozisyonu sembolize etmelerinin yanında rengine, modeline göre, kullanan kişinin ruh durumunu, gücünü de temsil ediyor. Örneğin siyah sandalet Roma’da disiplini ve gücü temsil ediyor ve senatoda kullanılıyor. Beyaz günümüz insanının algılayabileceğinin tam tersi, stresli işlerle uğraşanların rengi… Yeşil ise soyluluğu simgeliyor ve aristokratlar tarafından kullanılıyor. Sonuçta Roma’da ve giyen de giydiği sandaleti, rengini beğenmedim deyip çıkarıp atamıyor.
Sıradan bir Romalı ne kullanabilir derseniz, sade ve doğal malzemeden üretilmiş sandaletler, orta halli bir Roma vatandaşının ideal tercihi. Romalıların bugünkü Türkiye yurttaşından farkı yok aslında. Sağlam olsun, ayakta iyi dursun diyorlar alırken.
Sandaletin sadece ayrıcalıkların kullanmasına izin verilen uygarlıklardan biri de Bizans İmparatorluğu. Bizans’ta sandaleti yönetici ve ruhban sınıfı kullanabiliyor. Kullananlar sınırlı olsa bile, sandalet çeşitleri oldukça zengin Bizans’ta. Tercihe göre topukları koruyan, yarı kapalı modeller yapılabildiği gibi, iple sarılan çizmemsi modeller üretilmiş. Bodrum’daki usta sandaletçi Ali Güven’e giderseniz, bu tarihi izleri taşıyan sandaletleri hala bulabilirsiniz.
Tüm dünyadan derlenmiş ayakkabı ve sandalet modellerine bakarsanız, bugün kullandıklarımızın yüzyıllar önce düşünülmüş, üretilmiş modeller olduğunu da görebilirsiniz. Örneğin platform topuklar, çizmeler, sandaletler, makosenler, sivri burunlar, çizmeler günümüzün modasına taşınan binlerce yıllık bir deneyin ürünü.
Bu deneyin her dönemde rağbet gören bir sonucu olan sandaletler ise dünyanın her kesiminde kullanılan, üstelik modanın sık sık yenilediği bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Tarih boyunca seçkinliğin sembolü olan sandalet, günümüzde statü karşıtlığının simgesi olarak da karşımıza çıkabiliyor. Çünkü o her biçimde, her kalıpta kendine özgü tasarımını koruyor ve başına da gelmedik kalmıyor. En yaşlı ve en dinamik tasarıma bir bakın, neler geldi başına: 70’li yılların çılgın modasında sandaletler de zıvanadan çıktı. Modanın yarattığı en korkunç canavar, platform topukların üzerine yerleştirildi. Sandaletlerin yüzyıllar boyunca anlattıkları, sembolize ettikleri değişti; düzler özgür ve gezginlerin, renkliler çılgınların oldu. Renkler ve modeller özgürleşti; hayal gücü kanatlanmış uçuyor…
Şimdi sandalet zamanı. İster tüylü, boncuklu,sade bir şeyler seçin herkese uygun bir sandalet bulmak mümkün.
Tüm işçiliği elde yapılan nadide sanat ürünü olan Sandaletlerimizden almak için lütfen bizi arayınız….
HİLAL SANDALET TURGUTREİS BODRUM
CUMHUR ÖZDURAN
TEL : 0252 382 90 78 / 0535 586 70 62